Yanılıyor olabilirim ama İsrail’in İran’a yanıt vereceği beklentisi, İran’ın İsrail’e yönelik drone saldırısı kadar gürültü koparmadı sanki. Bu gelişme dünyanın önemli patlama noktalarından biri olan Ortadoğu’da tarafların mevcut dengeyi koruma ihtiyacını duyduklarını gösteriyor. Bu “ihtiyacın” varlığı sayesinde belki de korkulan felaket uzaklaştırılmış olur. Patlak verecek bir çatışma başta sözkonusu taraflar olmak üzere kimsenin işine gelmeyecek. Bu anlaşılmış gibi artık.
“Sahte bir gerginlik” yaşanıyor belli ki. Sahici olmadığı için üzülecek kimse de yoktur haliyle. Hiç olmasa ne güzel olur ama olacaksa “sahte”si olsun bari. Bunun tek sakıncası da “gerçeği” olduğunda gerçek olduğunu fark edemeyecek oluşumuzdur herhalde.
İran’ın geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdiği saldırıya bir cevap niteliği taşıyan İsrail operasyonun hedefi, ülkenin nükleer programının kalbinin attığı İsfahan’dı. Normalde uykularımızı kaçıracak bir hedef yani. Tahran’a 300 km uzaktaki bu bölge, askeri tesislere, savunma sistemi fabrikalarına, Natanz gibi nükleer sistem tesislerine ev sahipliği yapıyor.
Ayrıca İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi İran’daki en büyük nükleer araştırma kompleksi. Burada yaklaşık 3 bin bilim adamı çalışıyor. ABD ile İsrail, Tahran’ın bu tesislerde atom silahı üretmek için gizli bir araştırma programını yaşama geçirdiğine inanıyor. İsrail daha önce de buraya saldırmıştı.
Uluslarası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) İsrail’in saldırısında hiçbir nükleer tesisin zarar görmediğini açıkladı. Uluslararası kamuoyunun “itidal” çağrılarının İsrail’in “düşük profilli” bir karşılık vermesine yol açtığı düşünülebilir.
İsrail’in hep yaptığının tersini yapıp “hafif” bir karşılık vermesi kimileri için şaşırtıcı olabilir ama şaşıranlar arasında İsrail’in Ulusal Güvenlik Bakanı aşırı sağcı Itamar Ben Gvir’in de olabileceği akla gelmezdi. Gvir, X üzerinden yayınladığı bir mesajda saldırının daha güçlü olmamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Bakan’ın bu operasypndan haberi nasıl olmaz diye düşünenlere hatırlatayım; Ulusal Güvenlik Bakanlığı polisi kontrol ediyor ancak Ben Gvir askeri kararları alan savaş kabinesinin bir parçası değil.
Birkaç gündür vereceği yanıtın şeklini, ölçeğini ayarlıyordu İsrail. Ama uluslararası alanda ciddi baskılarla da karşılaşmıştı. Örneğin UAEK, İsrail’in olası bir saldırısının İran’ın nükleer tesislerine ulaşmasından duyduğu endişeyi dile getirmişti. Bunların etkili olduğu görülüyor.
İsrail, ne kadar rahat davranırsa davransın, sürekli güvenlik gerekçelerine dayandırdığı saldırılarında her zaman destek görüyor değil. ABD, İngiltere, Fransa’nın yanısıra başta Ürdün olmak üzerei İslam/Körfez ülkelerinden destek aldığı doğru olmakla beraber bu ülkeler için de savunulması gittikçe zorlaşan bir ülke durumunda. Ayrıca o kadar çok cephe açtı ki savaşını her yöne yaymada başarılı olamıyor.
Örneğin İsrail Refah’a kara harekâtı düzenleyeceğini duyurmuştu ancak İsrail birlikleri Gazze Şeridi’nin güneyinde hareket halindeyken plan havada kaldı. İnsani krizden etkilenen yaklaşık 1,5 milyon Gazzelinin aşırı kalabalık koşullarda yaşadığı Mısır sınırındaki güney şehri Refah, İsrail birliklerinin henüz işgal etmediği tek şehir durumunda.
Oysa buraya yapılacak operasyon hem Hamas’ı siyasi olarak bitirmek hem de hala Hamas’ın elinde olan 133 İsrailliyi geri getirmek açısından çok önemli.
O zaman şu anlaşılıyor: İsrail, İran saldırılarına hafif karşılık vermekle asıl gücünü Refah’a saklıyor olabilir.
İsrail’in, saldırısı hafif ya da ağır da olsa İran’a bu kadar sessiz kalması hayra alamet değil.